Agile Formula 1 – Pandemi demedim ve ben de gittim Formula 1 Türkiye Grand Prix 2021’e. Tabii ki gitmemde kardeşim Ahmet Can’ın oldukça etkisi oldu. 🤪 Ama iyi ki de olmuş. İki Hamilton hayranının arasında Verstappen taraftarı olarak duruşumu da sergiledim o ayrı.
Gelelim yazının asıl amacına. Formula 1 takımlarının iyileşme ve evrimleşme süreçlerine eğitimlerimde çoğu zaman yer vermişimdir. Gerçek hayattan örnekler vermek, hele ki Formula 1 gibi sınırları zorlayan zevkli bir spordan örnek vermek oldukça ilgi çekiyor, tecrübe ile sabit. İlgi çekmesinin tek nedeni sporun zevkli olması değil tabii ki. Gerçek bir takım olduğunuzda, Kaizen’i hayatınızın merkezi haline getirdiğinizde sonucun oldukça çarpıcı olduğunu bu örneklerde canlı canlı görebiliyorsunuz.
Temellerini taa İstanbul Park’ta attığım bu yazımda, sizlere Formula 1’deki gördüğüm çevik dokunuşlardan bahsedeceğim.
Agile Formula 1
Agile ile hayatımıza yeni giren veya önemi daha da artan bazı konuları, Formula 1 dünyasında canlandırdım. Sizlerin eklemek istediği başlıklar varsa yorumlarda buluşalım. | Agile Formula 1
Adaptasyon & Kaizen
Formula 1 doğasında adaptasyon olan bir spor. Yarış öncesi, esnası ve sonrası her koşula ayak uydurmak gerekiyor. Yağış olabilir, kaza olabilir, rakipteki değişikliklere göre strateji değişebilir. Değişen şartlara en hızlı adapte olabilen takımların başarılı olduğunu görüyoruz.
Kaizen bu spor için olmazsa olmazlardan. Formula 1 takımları her yarış bir öncekinden daha iyi nasıl olabilir çabasındadır. Araç daha hızlı nasıl gider, araç pit’ten en hızlı nasıl çıkar gibi gözle görülen-görülmeyen bir çok hedefleri vardır.
Formula 1 tek bir yarıştan oluşmuyor. Bir sezon boyunca bir çok ülkede, farklı pistlerde yarışlar oluyor. Tüm sezon boyunca takımlar araçları, prototoip sabit kalmak şartıyla mekanik ve aerodinamik modifikasyonlarla sürekli olarak geliştiriyor, iyileştiriyor. Yani sezon başlangıcındaki araç sezon boyunca sabit kalmıyor, evrimleşiyor.
Takım ruhu
Formula 1’in Agile eğitimlere en çok konu olan kısmı ise tam bir takım olmalarıdır. Takım olabilmenin gücünü biraz da burada vurgulamak istiyorum.
Her disiplinden birinin takımda yer alması anlık değişimlere çok hızlı cevap verebilmelerini sağlıyor. Bu çevik takımların cross functional takım olması ile aynı nedene dayanıyor. Amaç, dışa bağımlı olmadan hızlı ve verimli geliştirme ortamını sağlamak. Ayrıca birbirine saygı duyan, güvenen ve eksikliklerini kapatan tam bir takım duruşu vardır.
Bir formula takımında hiç mi sorun çıkmıyor peki? Oldukça stresli bir ortam, özellikle yarışlar. Bu yüzden de aralarında çok cici, nazik konuştuklarını sanmıyorum. Hatta çoğu zaman fikirlerin havada uçuştuğu, hararetli konuşmalar oluyordur. Önemli olan bu stresi nasıl yönettikleri. Bu ortamlarda iyi ve deneyimli bir fasilitator olması hayat kurtarıcı olabilir. İş sadece fasilitatorde değil tabii ki. Birbirini iyi tanıyan, uzmanlıklarına güvenen ve eksikliklerini kapatabilen takımlar daha hızlı başarıya ulaşacaklardır.
Takım olmanın en çarpıcı canlı bir örneğini aşağıya bırakıyorum. Canım Redbull, canım Verstappen.
Scrum adını rugby oyunundaki bir duruştan alıyor. (İyi bir takım olma duruşuna etkili bir gerçek dünya örneği.) Scrum kurucuları Jeff ve Ken ile aynı şeyi düşünmemek elde değil. Bu düşünceyi destekleyen, benim de eğitimlerimde yer verdiğim bir videoyu sizlerle paylaşmak isterim. İyi bir takım duruşunun gücünü bir de böyle izleyin bakalım. (38inci saniyeye dikkat)
Geri Bildirim & Metrik & Verinin Önemi
Yarış sırasında takımdaki herkes birbiriyle sürekli iletişim halindedir. Bu yüzden de geri bildirimler çok hızlı akar. Her hareket incelenir. Her durum değerlendirilir. Araca dair tüm teknik veriler takımın gözlem yapabilmesi için ekranlarda görselleştirilmiştir. Veriyi metrikler halinde okurlar. Ayrıca pilot da içeride gözlem yapan takım arkadaşlarıyla iletişimde olduğundan kararlar hemen devreye alınır.
Parametreler sadece aracın verileri ile bitmiyor. Dış etmenler de aynı araç verileri gibi gözlemleniyor. Örneğin hava durumu. Canlı canlı görmesem inanmazdım. Meteorolojinin sağladığı bilgilerle pistin üstünden geçmesi olası bulutlar ayrı bir ekip tarafından saniye saniye izlendi. Bu verilerle takımın alacağı kararlar yarışın kaderini belirleyebilir. Yağmurun kaçıncı turda yağacağı hesaplamaları, pit’e girme zamanı, doğru lastik stratejisi benim aklıma gelenler.
Güvenlik
Son zamanlarda dünyada oldukça önem kazanan “Güvenlik”, Formula 1 takımları için de önemli konulardan biri. Takımlar araç pilotlarının kıyafetinden tutun, araç tasarımına kadar birçok konuda güvenliği sağlamak için ayrı bir özen gösteriyor. Hatta son bir önlem olarak araçlara Halo diye bir koruyucu bariyer getirmişler. Pilotu olası önden gelen darbelere karşı koruyor bu Halo. Pilotu’un tam gözünün önünde bir boru şeklinde durmasına rağmen bu güvenlik önlemini araçlara zorunlu olarak getirmişler.
Deneysellik
Deneysellik artık hayatımızın heryerinde. Varsayımsal düşüncelere yatırım yapmaktansa, gerçek dünyada denemek ve o deneyime göre gelişmek daha akılcıl bir yaklaşım. Hem fikiriz diye düşünüyorum. Bir çok büyük şirket de aynı yöntem ile ürünlerini geliştiriyor. Öreğin Instagram yeni tasarımını belirli kullanıcılarla canlıda test ediyor. Kullanılabilirliği gerçek dünyada ölçerek devam-tamam kararı alabiliyorlar.
Bir örnek de Formula 1’den gelsin. Canlı canlı gözlemlediğim bir deneysellikten bahsedeceğim. Yarışlara her takım 2 pilot ile çıkıyor. Bir pilot genelde diğerine göre daha favori oluyor. İstanbul yarışında bir takım, lastik seçimi stratejisini ilk önce daha geride olan aracı ile deneyimlemek istedi. Eğer aldıkları karar çalışırsa öndeki araçta da kullanabileceklerdi. Aracın lastiğini değiştirdiler, pilot yeni seçilen lastik ile bir tur attı. Ama yerlerin yeteri kadar kuru olmamasından dolayı araç spin attı. Yine de favori pilotta uygulanacak stratejiyi daha az riskle deneyimlemiş oldular.
Sürekli Test
Yarış günü 1 gün ama antreman turları, sıralama turları derken organizasyon toplam 3 gün sürüyor. Her günün kendine ait farklı bir heyecanı oluyor.
Pilotlar yarışlara hazırlıklarını pistlerde değil daha çok simülasyon ortamlarında yapıyorlarmış. Formula 1 organizasyonunun ilk günü bu yüzden çok kıymetli. Çünkü ilk gün antreman günü oluyor. Pilotlar ilk defa piste çıkıyor ve antreman yapıyorlar. Bu bir yarıştan ziyade pilotların pisti test etmesi gibi düşünün. Bu antremanlar sırasında takımlar bir çok test yapıyor. Sürüş tekniği, mekanik ayarlar, yarış stratejisi gibi bir çok karar bu test sürüşlerinde değerlendiriliyor.
Testler sadece antreman turlarında sınırlı kalmıyor. Yarışların her bir turu ayrı bir test senaryosu niteliğinde olduğu için takım gözlemlerine sürekli devam etmek zorunda. Yukarıdaki başlıklarda da bahsetmiştim kimi zaman deneysellik kimi zaman veriler kullanılarak testler sürekli hale geliyor.
Görselleştirme
Formula 1’de en güçlü gördüğüm araçlardan biri de görselleştirme oldu. En basitinden benim kuralları çok hızlı öğrenmemdeki ilk faktördü. İkinci faktör ise hocalarım iyi olmasıydı (Ahmet Can & Emre) 🤪
Malum çok yüksek hızlara çıkabiliyor F1 araçları. 350 km/saat hıza ulaştıkları oluyor. Pilotlar bu hızdayken pist hakkındaki bilgileri farklı renkteki bayraklarla öğrenebiliyorlar. Örneğin pistte tehlike arz eden bir durum olduğunda pilotların yavaşlamaları ve durmaya hazır olmaları için sarı bayrak gösteriliyor. Yarışta oldukça geride kalan ve rakiplerinden tur farkı yemek üzere olan pilotlara yol vermeleri için ise mavi bayrak gösteriliyor. Pilotlar yüksek hızlarda dahi bu kolaylaştırıcı sayesinde pist ve yarış hakkında çok hızlı geri bildirim alabiliyor.
Araç lastikleri de karakterize olarak renklere ayrılmış durumda. Hızlı hareket edilmesi gereken pit stop’larda yine bu renkler doğru lastiği bulma konusunda takıma yardımcı oluyor. Bu tarz görselleştirmeler sadece F1 takımlarına değil seyircilere de geri bildirim veriyor. Biz seyirciler yarış hakkında anlık bilgi edindikçe daha heyecanlı bir seyir oluyor.
Son Söz ve Tavsiyeler
Formula 1’i bir yarıştan ziyade bir takım sporu olarak değerlendiriyorum. Bu takımlar, sürekli kendileri geliştiren, her bir hatadan ders çıkaran, hata yapmaktan korkmayan, birbirine güvenen çok olgun ve güçlü takımlar. Zaten seyir zevkini de bu güç sağlıyor bence.
İş hayatında karşılaştığım ve eşleştirdiğim bir çok durumu gözlemleme fırsatım oldu bu yarışta. Onların bunu nasıl başardıklarını görmek, çevik koçluk ve eğitmenlik yolumda nerelere odaklanmam ve çözümler üretmem konusunda yol gösterici oldular.
Tavsiyemi İstanbul Park tribünleri için vermek istiyorum. Olur ya belki bir daha İstanbul’da Formula yarışı olursa, Silver 5 tribününden bilet alabilirsiniz. Araçlar yüksek hızla geliyorlar bu alana. Oldukça keskin bir viraj var böylece yüksek G’ye maruz kaldıkları yavaşlama hareketini de görebiliyorsunuz. Virajda pilotların birbirini geçtiği anlar da oluyor. En heyecan verici kısmı burası kuşkusuz. Kısacası Silver 5 güzel yerdi. Tavsiye ederim.
Medium.com adresinde görüntüleyin
İlkim Dilara KADAKALOĞLU
d.
İlk Yorumu Siz Yapın